4 Adımda, Fantastic Beasts Filmine Dair Bilmeniz Gereken Küçük Detaylar!


Her yeni bir güne uyandığımızda, Fantastic Beasts için yaptığımız geri sayımın gittikçe zorlaşıyor olduğunu hissediyorum nedense. Bir yandan fazlasıyla heyecanla beklediğim bir film olduğu gerçeğiyle cidden yerimde duramıyorken diğer yandan da “Ya beklentimi karşılamazsa?” diye kendi kendimi yeyip duruyorum. Harry Potter serisi ve filmleri boyunca hiçbir şekilde yaşamadığım bu yüksek beklentinin fos çıkması olayını Cursed Child’da yaşayınca, bünye ister istemez “Hani olmaz ama, ya olursa lan?” diye sormadan edemiyor. Gerçi bazı çizgileri çok net koyduğumuzda, çok da moral bozmaya gerek olmadığını görebiliriz aslında. Zira Cursed Child tek başına Rowling’in elinden çıkan bir şey değildi ve ele aldığı zaman diliminde oluşturulabilecek aksiyonlar çok da etkili olmamıştı. Bir bakıma öyle olacağı baştan belliymiş aslında, biz hayranlar sadece fazla beklentiye girmişiz herhalde. Fakat yine de her yönüyle gömüp Cursed Child’ı yerin dibine sokmaktansa, iyi yönlerini düşünüp güzel anlarını aklımda tutmaya çalışarak kendime moral veriyorum.

E peki bu bahsettiğimiz çizgiyi bu netlikte çekince Fantastic Beasts için duyduğumuz heyecanın hiç de yersiz olmadığını söyleyebilir miyiz? Bir bakıma öyle aslında. Zira Fantastic Beasts’in senaryosunu yazan Rowling; Cursed Child’daki gibi bir başkasının parmağı yok. Ki zaten, Harry Potter filmlerinin senaryolarını da Rowling üstlendiğinden, bu konuda kötü bir şeyler çıkaracağını pek sanmıyorum. Tiyatro oyunu yazmak ile film senaryosu arasında ne kadar fark bulursunuz bilemem ama bence oldukça farklı şeyler ikisi. Zaten bu ayrıntı ve Rowling’in tamamıyla işi ele alıyor oluşu, rahatlamamıza sebep veriyor tek başına. E bir de film kadrosunda birbirinden harika oyuncular da olunca, insan elbette heyecanlanıyor bir yerde. Aslında bırakalım şu endişe kısmını ya, ben bu satırları yazarken yine bir heyecanlandım, filme yükseldim. Şu an tek söylenebilecek şey, filmin bir an önce gelmesi sanırım. Çünkü günler say say bitmiyor ya!

E madem filme bir yükselme ihtiyacı hissettik, heyecanlandık; gelin sizi Fantastic Beasts’e idman yapmanızı sağlayacak yazı dizimizin bu haftaki konusuna konuk edelim: Dört farklı perde arkası gerçeğe göz atmaya ne dersiniz? Oyuncuların sözlerinden tutun, filme dair ilginç gelişmelerin özeti olacak bu yazı dizimizin kaynağı yine Pottermore. Şu ana kadar yayınladıkları çoğu yazılarından oluşturduğumuz bu minik özetleri sizler için derledik ve kısa bir liste yapalım dedik. Hazırsanız sağ ayakla adım atarak ve Lumos diyerek listemize bir göz gezdirelim, olur mu?

1) Redmayne, Kabuluk Pickett Hayranı Çıktı!

Bu senenin San Diego Comic Con’unda düzenlenen Fantastic Beasts panelinde yöneltilen soruları cevaplayıp farklı bilgiler veren Redmayne, film içinde en sevdiği sihirli yaratığın Kabuluk’lardan Pickett olduğunu açıkladı. Canlandırdığı karakter olan Newt Scamander gibi davranıp aslında bir favorisi olmaması gerektiğini düşünse de, içten içe sevdiği yaratıkları söylemeden de duramamış.

“Aslında bir favori seçmek cidden çok zor çünkü her geçen gün bir diğerine aşık olup duruyorum. Ama yine de Pickett favorim. Ona adeta tapıyorum…”

Hatta favorisi bir Kabuluk olsa da, sevdiği diğer iki canavarı da söyleyivermiş bu sırada ve Burnuk’lar ile nefret dolu bir aşk yaşadığını belirtmiş. Rowling ise bu sevginin, Burnuk‘ların cesaretine karşı olduğunu düşünüyor. E bir de Gizilgen‘lere olan hayranlığını unutmadan ekleyen Redmayne, görünüşe bakılırsa bütün canavarları sayacakmış da son anda kendine hakim olmuş sanki. Ama cidden, siz olsanız, siz de sevmez miydiniz? Hepsi birbirinden şahane zira!

2) Gryffindor’a Beş Puan!

Ezra Miller, nam-ı diğer DC evrenimizin Barry Allen’ı, Fantastic Beasts’te canlandıracağı Credence karakterinden çok, kendi üzerinden cevapladığı sorulara bayağı heyecanlı yanıt vermiş. Hatta öyle ki, hala bir Seçmen Şapka sınavını kendine yapmadığını, Gryffindor’a seçilmek istediğini ve Slytherin olursa işlerin hiç hoş olup olmayacağını falan konuşmuş. Size de birini anımsattı mı? Albus Severus Potter desek?

“Seçmen Şapka seremonisinin J.K Rowling tarafından yazıldığını biliyorum ama yine de riske atamam. Ya Slytherin’e seçilirsem? Ben bu gerçekle yaşayamam. Gryffindor olmalıyım. Eğer Gryffindor’a seçilmezsem, işte o zaman kim olduğumdan şüphe duyarım.”

İçinde cesur bir Gryffindor aslanı yattığına dair ikna çabalarına devam ederken bir de küçük bir detay eklemeyi de ihmal etmiyor Miller:

“Seçim, Helga Hufflepuff ya da Godric Gryffindor’un bizzat kendisi tarafından yapılmadığı sürece, kabul edemem sanırım. Hogwarts’ın dört kurucusu tarafından onaylanmadığı sürece bu testi yapamam. Rowling aslında bir bakıma dört kurucunun kendisi oluyor, öyle değil mi? Hepsi birden yani.”

Buradan da anlayacağımız üzere, Miller “Ya Rowling seçsin ya da hiç!” diyerek kararını kesin koyuyor ortaya. Gryffindor olmaya bu kadar takmışsa kafaya ne diyelim artık, verin çocuğa oyuncağını. Gerçi Seçmen Şapka’nın istekleri zaman zaman göz önünde bulundurduğunu hatırlarsak, belki Miller’ın bu ısrarlı Gryffindor olma isteğini de göz ardı etmeyeceğini düşünebiliriz sanırım.

12»

Exit mobile version