Atom Bombasıyla Kavrulan Şehirde Barışın Simgesi Haline Gelen Japon Kız


II. Dünya Savaşı’nı sona erdirmek amacıyla, Amerika Birleşik Devletleri tarafından Hiroşima’ya atom bombası atıldığında Sadako Sasaki bu şehirde yaşıyordu. Milyonlarca çocuk gibi o da bu trajediye tanık oldu. Yıkıcı etkilerini derinden hissetti. Sadako’nun mücadele dolu hikayesi, onu barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesi haline getirdi. Hakkında filmler çekildi, kitaplar yazıldı. Nazım Hikmet’in de bir şiiri var onun için.
İşte küçük japon kızın insanlığa umut mirası bırakan hikayesi;

Sadako Sasaki 1943-1945 yılları arasında Japonya ’nın Hiroşima kentinde yaşamış küçük bir Japon kız. Sasaki ’nin 12 yıllık ömrü, umut ve yaşama bağlılığa dair derin izler bıraktı.

Mücadelesi şöyle başlamıştı; 1945’te Sasaki henüz 2 yaşındayken, ABD’nin atom bombası Hiroşima’daki evlerinin sadece 2 kilometre uzağında patladı. Ailenin evi patlamaların ardından gelen yangınlardan dolayı çevredeki diğer evler gibi yıkıldı.

Sadako ve ailesi mucizevi bir şekilde buradan kaçmayı başarmıştı. Hem de hiç yara almadan. İlk bakışta, böylesine bir felaketten fiziki hiçbir hasar görmeden kurtulduklarını düşündüler. Atom bombasının radyasyon etkisinden habersizlerdi…

Küçük kız aradan geçen yıllar sonrasında okula gitmeye bile başlamıştı. Derslerine karşı son derece ilgili ve başarılı, çeşitli kollarda görev alan sosyal bir öğrenciydi. Savaşın izleri yok gibiydi, 12 yaşına gelene kadar…

12 yaşındayken, Sadako’nun boynunda ve kulaklarının arkasında tuhaf şişkinlikler oluşmaya başladı. Birkaç hafta sonra da vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar ve lekeler kendini gösterdi. Doktorlar, Sadako’ya ‘atom bombası hastalığı’ adı verilen kan kanseri teşhisi koydu.

1950’lere gelindiğinde lösemi vakaları inanılmaz artış göstermişti. Atom bombasının yaydığı radyasyonlar, bombadan zarar görmediğini düşünen küçücük çocukların hayatına savaştan yıllar sonra kastetmeye başlamıştı.

Sadako hastanede yattığı sırada sınıf arkadaşlarından biri ziyaretine geldi. Yanında getirdiği altın rengi kağıttan, origami sanatını kullanarak bir “Turna kuşu” yaptı ve onun başucuna koydu. Sonra eski bir Japon efsanesinden bahsetti Sadako’ya;

“Hasta birisi eğer kâğıttan 1000 adet turna kuşu yaparsa, tanrılar bu kişinin dileğini yerine getirecek ve onu sağlığına kavuşturacaktır.” Sadako bu sözleri duyduğunda kalbi umutla dolmuştu. Hastalığını cesaretle karşılayıp, kâğıt turnaları katlamaya koyuldu…

Katladığı her turnayla konuştu ve temiz yüreğinden sözler sarfetti. Şöyle diyormuş turnalarına; “Kanatlarınıza ‘huzur’ yazacağım. Böylece tüm dünyada uçabileceksiniz…”

Malesef Küçük Sadako’nun ömrü 1000 turnayı katlamayı yetmedi. Atom bombası atıldıktan 10 yıl sonra 25 Ekim 1955’te hayata veda etti. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömdü.

O günden sonra ‘Turna kuşu’ barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesi haline geldi. Sadako’nun ve atom bombasından ölen bütün çocukların anısına Hiroşima’da bir anıt yapıldı.

Bu dünyada vakti kısa olsa da, yaptığı turnalarla bir umut mirası bıraktı dünyaya küçük Sadako…Barış Günü olan 6 Ağustos’ta, dünyanın dört bir yanından çocuklar yaptıkları turna kuşlarını Sadako’nun Hiroşima’daki anıtına gönderir.

Nazım Hikmet, Sadako’nun hikayesinden çok etkilenmişti. Ve “Kız Çocuğu” şiirini onun için yazdı…


Kapıları çalan benim, kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler
N.HİKMET

Kaynak: 1, 2

Exit mobile version