Bilinen En Eski Hesap Makinesi ve Antik Yunanların Evreni


Bilgisayarların tarihi söz konusu olduğunda, genellikle aklımıza şu anda kullandığımız ve geliştirilmesinin üzerinden yalnızca on yıllar geçmiş modern dijital bilgisayarlar gelir. Fakat bilgisayarların tarihi, aslında düşünülenden çok daha öncesine dayanıyor ve şimdi kullandığımız bilgisayarların temelini binlerce yıllık analog makineler oluşturuyor.

Şu ana kadar bilinen en eski analog makinenin, Antikythere mekanizması olduğunu söylemek mümkün. Ciddi şekilde aşınmış bronz malzemeden oluşan bir insan eseri, Akdeniz adası olan Antikythera’da bir gemi enkazının içerisinde 20. Yüzyılın başlarında bulunmuştu. Yapılan araştırmalar sonrasında bu bronz kalıntıların, aslında en az 30 dişli çarktan oluşan karmaşık bir mekanizmaya ait olduğu anlaşıldı.

Bu mekanizma, Güneş Sistemi’nin döngülerini takip ve tahmin edebilmeye yarayan sistemiyle, bilinen en eski astronomik takvim olarak değerlendiriliyor. Aslında teknik olarak bunun bir bilgisayardan çok hesap makinası olduğunu da söylemek mümkün; çünkü bu yapı yeniden programlanamıyor.

2004 yılından bu güne, bu mekanizmanın yapısını ve fonksiyonunu ortaya çıkarmak için modern görüntüleme yöntemleri kullanılarak çalışmalar yürütülüyor. Bu teknikler yardımıyla, geminin battığı sırada ve sonrasında zarar görmüş mekanizma yüzeyindeki ve hatta içerisine gömülü haldeki yazılar belirlendi.

Peki bu mekanizma hakkında ne biliyoruz? Mekanizma içerisinde bulunan yazılar bize ne anlatıyor? Aşağıdaki videoda bu makinenin replikasını görebilirsiniz.

Tarihin İçyüzü

Mekanizmanın yeniden yapılmış ilk halinde, boyutu yaklaşık olarak bir ayakkabı kutusu kadardı ve iki tarafına dairesel kadranlar yerleştirildi. Kutunun kenarındaki bir kol yardımıyla, kullanıcı içerideki dişlileri döndürebiliyordu. Bu mekanizma ile,  ön taraftaki kadran sayesinde Güneş’in ve Ay’ın gökteki konumlarını izleyebilmek mümkün. Ayrıca Ay’ın görünüşü de(dolunay ve yarım ay gibi) yine ön taraftaki kadrandan takip edilebiliyor. Arka taraftaki kadran sayesinde de kamer ayının 19 yıllık döngüsünü, Ay ve Güneş tutulmalarının 18.2 yıllık Saros döngüsünü ve hatta olimpiyat oyunlarının dört yıllık döngüsünü bile takip etmek mümkün.

Mekanizma üzerindeki yazıtların, kullanıcının kadranlara bakarak ne gördüğünü ve mekanizmayı nasıl kullanacağını anlattığı düşünülüyor. Fakat yeni yayımlanan yazıların mekanizma hakkında bilmemiz gerekenlere daha fazla şey eklediğini söylemek mümkün. Çünkü bu yazılarda ayrıca Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’ün konumları da anlatılıyor.

Makine üzerine gezegenler, uzaydaki düzensiz dolanımları göz önünde bulundurularak yerleştirilmiş. Bahsi geçen gösterim şeklinin doğrulanması, bu makinenin oldukça ileri düzeyde ve karmaşık olduğunu gösteriyor. Her ne kadar makine üzerindeki gezegenleri gösteren dişliyi çalıştıran sistem, büyük ihtimalle gemi kazasında, kaybolmuş olsa da Güneş’in ve Ay’ın dolanımlarını gösteren sistemi tasarlayıp geliştirebilen kişilerin, planet dişli tahriğini geliştirebilecek donanıma sahip olduklarını öngörmek çok da zor değil.

Bu antik makine üzerindeki yeni ortaya çıkartılan pasajlar, yıl içerisinde hangi yıldızların hangi zaman aralığında görünür olduğunu açıklıyor. Bu pasajların stilleri, Yunan gökbilimci ve matematikçi Geminos’un milattan önce 1. Yüzyıldan kalma olan ve oldukça iyi bilinen gökbilimsel yazılarının tarzına çok yakın. Bu bağlantı yalnızca gemi kazasının tahmini tarihi olan milattan önce 60’lı yıllar ile örtüşmüyor, ayrıca verilerin alındığı enlem bilgileri ile de bu mekanizmanın Rhodes adasından çıktığı anlaşılıyor.

Gerçeği Ortaya Çıkartmak

Her ne kadar makinenin ne işe yaradığı çözülmüş gibi görünse de bu mekanizmanın ne için kurulduğu tam olarak anlaşılabilmiş değil. Bu makinenin dini bir önemi mi vardı, ya da bu makine bir çeşit eğitim aracı mıydı? Bu kadar detaylı astronomik tanımlama içeren bir aracın geliştirilmiş olması oldukça ilgi çekici.

Yazının büyük bölümünde gökbilimsel bir alet olarak tanımladığımız bu makine ile Yunanların gökbilimsel bilgisine ve makine tasarlama yeteneklerine şahitlik ediyoruz. Makine ile ilgili bir küçük detay daha verelim. Bazı yazıtlarda yörüngelerin renklerinin tartışıldığı görülüyor. Makinenin tasarımcıları tarafından bu renkler ile yörüngelerin iyi mi yoksa kötü mü kehanette bulunduğu üzerine yorumlamalar yapılmış olabilir.

Antikythera mekanizmasını anlamak için, makineler üzerine klasik dönemden daha fazla el yapımı eşyaya ya da yazıta ihtiyaç var. Ne yazık ki hem Antik hem de Orta Çağ’da değerli metallerin geri dönüşümü olduğu için, bütün mekanizmaların yok edildiğini söylemek mümkün. Pompeii ya da Herculaneum gibi kazı alanlarında, hep yeni bir aletin ya da yazıtın bulunma ihtimali var. Fakat klasik dönemden bulunabilecek en iyi kalıntıların yine batmış gemilerden elde edilme ihtimali daha yüksek.


Kaynak ve İleri Okuma:

Exit mobile version